23.12.2017

DÖN DİYE.....

Sana bu mektubu, kapısını yıllardır kimsenin çalmadığı, döşemeleri kabarmış, pencere camlarının çoğu kırılmış, çerçevelerinin boyaları dökülmüş o eski evden yazıyorum. Sen gittikten sonra hüznün kol gezdiği, bir daha dumanı tütmeyen,  viraneye dönen o evden....
Sana bu mektubu   rüzgarın deli gibi estiği, ağaçların yıkılmamak için sıkı sıkı toprağa tutunduğu, bunca sesin, ıslığın, birbirine yaslanan bunca ağacın arasında payıma düşen yalnızlığa sarıldığım  buz gibi havada yazıyorum. Sadece bedenimin değil, ruhumun da üşüdüğü, kendimi ayazda kalmış kuş yavrusu gibi hissettiğim havada .....
Sana bu mektubu " ya gel mutluluğa doyayım, ya da göm beni , toprağa karışayım"  demek için yazıyorum. Çünkü ortası yok bunun.  Sen yoksan hayatın anlamı , yaşamanın tadı yok. Tüm renkler senin varlığınla ortaya çıkıyor, çiçekler  senden besleniyor.  Sensiz    hiçbir şeyin  albenisi yok. Tüm evren yetim kalmış gibi...
Sana bu mektubu, gücümün tükendiği anda yazıyorum. Biliyor musun nefes alamayacak kadar halsiz, yeni bir güne başlayamayacak kadar  umutsuzum sen olmadığın zamanlarda.. Ekmeğe ve suya muhtaçlığım kadar ihtiyacım var sana. Dizime derman, gözüme fer, gönlüme ışık ol. 
Bu mektubu senin nerede olduğunu bilip de kendimi kaybettiğim anda  yazıyorum. Sen varsan bir yere, zamana aidim ben. Sensizlik,  içinde  savrulduğum boşluktan farksız. Yokluğunda kim olduğumu çözmekte zorlanıyorum 
Sana bu mektubu hayatımı güzelleştirdiğin yerden yazıyorum. 
Hep hayatımda kal diye...
Yanımda  ol diye...
Dön diye....





11.12.2017

HAYAT LAY LAY LOM DEĞİLDİR BAZEN....

galiba en kötüsü buydu.
bir anda tüm sığınakların açık edilmesi, tüm kalelerin düşmesi,  siperlerin  çökmesi. ne bileyim işte, insanın düşman karşısında öylece ortalıkta kalakalması.... düşman ne mi? kişiye göre değişir elbet.  bazılarınınki yalnızlıktır. bazılarınki de birden bire üşüşen sorular, geçmişe ait bir anı,  belki de bir kişi...önemi yok ki. aslolan insanın korku ve hüzünle karışık  , o garip duygunun  eşiğine gelmesi...
bir insana yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri de, elinden umutlarının alınması sanırım. en azından şu an böyle düşünüyorum.  şu an dediysem, bugün, bu akşam. 
gayri ihtiyari " iyi insanlar iyi atlara binip gitti diyenler !!! bence iyi günler binmiş o atlara"  dediğimde fark ettim, geleceğe ait ne kadar karamsar olduğumu... kim aldı umutlarımı ellerimden?
keşke o ya da bu diyebilsem...
kimsenin gücü yetmez  kolay kolay bir insanı umutsuzluğa düşürmeye... bu bir süreç, olaylar silsilesinin getirisi.  ( getirdiği olmadığına göre , götürüsü demek en doğrusu... )
madem ki her şey zıddıyla kaimdir, zıtlar arası sınır ince bir çizgidir. sevginin nefrete, gecenin gündüze vs. kolayca evrilmesi gibi, bu umutsuzluk da beni mutlaka  umuda taşıyacaktır...
bekleyelim ve görelim...

kaybettim bugün kendimi, hükümsüzdür...

9.12.2017

HAY HAY BUYURSUN GELSİN ...

Hayatın bunca derdi, gailesi çekilmezdi , eğer monotonluğunun arasına sürprizler saklamasaydı...
"Hayat hayat"  işte  benim için sürprizlerin , bana sunulan güzelliklerin  en özellerinden. Sanalda tanıştığım,   arkadaşlığını reele taşıdığım , kısa zamanda kaynaştığım  meslektaşım,  blogdaşım.. Daha önceki blogunu  bırakıp, "bana yeni bir ben  lazım"  diyerek  farklı bir adresle  tekrar  aramıza katıldı. Bol bol kitap okuyup, bolca film seyrettiği için  hem kitap hem film tanıtımlarını, aralara serpiştirdiği hayata bakışı, düşünceleri,  fikirleri eşliğinde okumaktan  keyif alacağınızı düşünerek  bir göz atın derim ..